TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Alışılmışım dışında, günlük deneyimlerimizden farklı olarak, öngörüsü mümkün olmayan, kişinin yaşamını tehdit edici bedensel ve ruhsal etki bırakan yaşam deneyimi olarak tanımlanabilir.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Travmatik deneyime (ölüm, ciddi yaralanma veya saldırı, beden bütünlüğünü tehdit eden durum) doğrudan maruz kalmak veya tanıklık etmektir.

Travma sonrası stres bozukluğu, travmaya maruz kalan kişinin yaşamını korku ve endişenin benlik bütünlüğünü etkileyerek 1 aydan fazla bir sürede yaşam deneyimini olumsuz yönde değiştirmektedir. (2 gün ile 1 hafta arasında belirti gösteren grup akut stres bozukluğu olarak değerlendirilir.)

Travmanın tanımı deneyimlemek ve bir yakınının deneyimlerine tanıklık etmek gibi sınırlansa da teknoloji ile birlikte medya aracılığı ile çok sayıda travmatik olaya sürekli olarak maruz kalmak ve sonrasında travma sonrası stres bozukluğu belirtileri göstermek karşılaşılan bir durumdur. (Deprem sonrası o bölgesine ait görüntüler, kadın cinayetleri haberleri)

Diğer bir travma sonrası stres bozukluğu etkisi ise travma yaşantısına doğrudan müdahale eden bu gibi alanlarda çalışan meslek gruplarıdır. (İtfaiye erleri, afet kurtarma ekipleri, afet bölgelerinde görevlendirilen medya ekipleri). Bu gibi meslek grupları da süreç sonrasında ‘ikincil travma’ maruziyeti yaşadıkları için Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri gösterebilirler.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri; bilişsel belirtiler, duygusal belirtiler, davranışsal ve fiziksel belirtiler olarak sınıflandırılabilir.

Bilişsel belirtiler grubunda; hafıza sorunları, odaklanmayı sağlama ve sürdürme güçlükleri, uyku sorunları, gerçeklik algısında bozulmalar, travmatik yaşantıyı tekrar tekrar yaşantılaması kişinin bulunduğu yer, zaman ve kendi kimliği ile ilgili bulanıklıklar, manevi değerlerinde ve inandığı gerçekliklerde sorgulama yer almaktadır.

Davranışsal tepkiler; öfkeyi kontrol edememe, sürekli ve kontrolsüz hareket etme ya da tam tersi hareket yavaşlaması hatta katatoni denilen tam hareketsiz hal, herhangi bir uyarana beklenenden fazla tepki verme, yeme davranışı değişiklikleri, sosyal ilişkilerde farklılaşmalar ve kaçma davranışı gibi maddelerle sıralanabilir.

Bir diğer grup daha yaygın görülen kaygı, endişe, kendini suçlama, çökkünlük, öfke ve intikam duyguları, en ilkel mekanizma olan inkâr düşüncesi, güven kaybı gibi duygusal yoğunluk ve dalgalanmalar ve yine sık rastlanan beklenmedik olay karşısında çaresiz hissetme.

Son grup ise kişinin fizyolojik olarak en iyi tanımlayabildiği ve herhangi bir psikolojik rahatsızlıkla açıklanamayan fiziksel belirtileri içeren tepki grubudur. Burada vücudun farklı kısımlarında yoğun ağrılar, bulantı, titreme, kasılma, kusma, nefes darlığı, göğüs sıkışması, yeme isteğinde değişiklikler olur.

Burada en sık rastlanan flasback dediğimiz yeniden yaşantılama. Kaçınma davranışı gibi etkilerden dolayı kişi anıya maruz kaldığı bir anda o anıyı deneyimlediği ana benzer yoğunlukta duygusal fiziksel zorlantı yaşamaktadır. Bu da kişide kaçma/kaçınma davranışını tetiklemektedir.

Aynı travmatik olaydan her birey aynı oranda ve aynı belirtileri göstererek etkilenmez. Nedeni her bireyin beklenmedik olaylar karşısında gösterdiği tepkilerin farklılaşarak değişim göstermesidir. Tepkiler başta belirtildiği gibi duygusal bilişsel fiziksel ve davranışsal olabilir bazı bireyler yalnızca tek bir gruptaki belirtileri gösterirken bazıları her gruba ait belirtilerden gösterir. Travmatik olay karşısında verilen tepkiler gibi tepkilerin ortaya çıkma zamanı da bireyler arasında değişkenlik gösterebilir. Bazı bireyler travmatik olayın hemen sonrasında travma tepkileri gösterirken bazı durumlarda bu tür tepkiler uzun süre ortaya çıkmayıp, belli bir zaman sonra kendini gösterebilir. Bu sebeple travma sonrası travma tepkileri göstermemek kişinin tanı almayacağı anlamına gelmez.

Travma kümesini sembolize etmek gerekirse;

Travmatik anı + yas şeklinde sınıflayabiliriz. Burada travmatik kişinin beklenmedik durumda birincil veya ikincil olarak maruz kaldığı yaşantı gibi düşünülürse yas ise sonrasında gösterdiği belirtiler bütününü ifade etmektedir. Unutulmamalıdır ki yas süreci travmayla iç içe ve sağlıksız olmayan beklendik bir süreçtir. Yani kişinin olaydan sonra normal yaşantısından farklı içerikleri olması beklendik bir durumken sürecin bir ayı aşması travma sonrası stres bozukluğunun sinyalidir.

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU TEDAVİSİ

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisin ’de en sık kullanılan yöntemleri başında Bilişsel Davranışçı Terapi temelli ‘yeniden yaşantılama’, sistematik duyarsızlaştırma, EMDR ekolü çerçevesinde travma anısına dair bilişleri ‘göz hareketleriyle duyarsızlaştırma’ kontrol edilemeyen öfke ve dürtüsel davranışlar eşlik ettiğinde ‘antidepresan desteği’ travma anısına dair yaşantıları geri dönüş dediğimiz ‘regresyon’ yöntemiyle hipnotik bir trans durumunda yapılan farklı çalışmalar mevcuttur.

Belirtildiği gibi travma tedavisi ile ilgili çok farklı çalışmalar yapılabilmektedir. Travma süreci ve belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterdiği gibi kişinin sürecine ve beklentisine uygun terapi planı da farklılık gösterebilmektedir.

Tedavi türlerinde yer alan ‘Regresyon Terapisi’ son zamanlarda adını çok fazla duyduğumuz travma ile çalışan bir terapi yöntemidir. Bu yöntemi biraz daha yakından inceleyelim. Regresyon sözlük anlamı ile ‘geri dönüş’ ü ifade eder. Ve varoluşumuzun ilk aşamasından şu ana kadar olan deneyimlerimizin tamamını içerir. Akla gene ilk haller ise reenkarnasyon, geçmiş hayatlar, spiritüel deneyimler gibi kavramlardır. Bunun nedeni ise görsel medyada bununla ilgili çok fazla içerik paylaşılmış olmasıdır. Regresyon bilindiği gibi uzanma, gözleri kapatma, trans haline geçmiş olma, üstüne bir örtü örtme gibi zorunlu ritüel gereklilikleri olan bir terapi metodu değildir. Burada bahsedilen içerik bir tür spiritüel regresyondur. Burada amaç anıyı silmek, temizlemek, kurtulmak gibi kelimelerle ifade edilir.

Klinik regresyonda ise bedenin rahat olması ve travmatik anının yeniden yaşantılanması hali yeterlidir. Burada da gözler kapalı olmalıdır. Fakat bunun sebebi odaklanmanın daha kolay sağlanabilmesidir. Hipnoz eğitimi almış kişilerin sıkça başvurduğu bir metottur. Bu sebeple regresyonu bir tür hipnotik trans hali olarak tanımlayabiliriz. Burada ise anıya dair olumsuz içerikleri fark edip bir tür farklılaşma, değiştirme ve boşaltma sağlamak esastır.

Bu tedavi yöntemini deneyimlemek isteyenler bunu yapan kişinin bir hekim ya da klinisyen olduğuna dikkat etmelidirler. Aksi halde uzman olmayan bir kişi süreci yönetemeyebilir. Yönlendirme ve telkine çok müsait olan bu durumun içerisinde kullanılması muhtemel yanlış bir kelime bir tür yönlendirme veya etkileme kişide yeni bir travma oluşturabilir.

Travma sonrası stres bozukluğu kişinin yaşamını doğrudan etkileyen dünyayı algılayış biçimini doğrudan etkileyen ciddi bir tanıdır. Bu sebeple tedavi süreci de uzun soluklu ve yorucu olabilmektedir.

Travmatik anıyla çalışmak, tekrar tekrar anlatmak ve hayal etmek kişi için çoğu zaman ıstıraplı ve gereksiz olarak düşünülebilir. Özellikle yeniden yaşantılama sürecinde kaçınma davranışı tekrar edebilir. Travmatik anıya maruz kalmak zor olabilir fakat bunu yara ve iyileşme süreci üzerinden ele alalım. Travmayı bir tür yara olarak değerlendirecek olursak, pansuman aşamasının kimi zaman acı oluşturuyor olması muhtemeldir, fakat bu acının olası enfeksiyonların ve sürecin daha kötüye gitmesinin önüne geçen bir aşama olduğu unutulmamalıdır.